28 Aralık 2011 Çarşamba

Vekil Dediğin..

2011 yılı "Akif" yılı seçildi ama sadece seçilmekle kaldı.. Bürokrasinin daha önemli işleri vardı.. Geçmiş yıllardan farklı olmadı.. Millet açlıktan ölürken 8.000 liralık maaşı az bulup bir gecede zam yapan vekiller nerdeee, "ben milletim için para ile şiir yazmam" diyen vekil nerdeeee !! Teşekkürler Burdur Milletvekili Mehmet Akif ERSOY.. Saygı ve rahmetle anıyoruz..

14 Aralık 2011 Çarşamba

En Kötü Gerçek Bile Olsa Yalan Söylememek..

Senin doğru söylediğine inanan bir adama yalan söylemen, en büyük hainliktir !! (Hazreti Muhammed)

18 Kasım 2011 Cuma

Hayat Felsefem..

Yaşamak için öğren/öğret, öğrenmek/öğretmek için yaşa..

7 Kasım 2011 Pazartesi

Ölümdeki Eşitlik..

Unutma !! Sen siyah bir kefen giymek istesen de olmaz.. Ölüm sana da var ve senin de giyeceğin kefenin rengi beyaz olacak.. Tıpkı herkes gibi !!

30 Ekim 2011 Pazar

Affetmedeki Büyüklük..

Hz. Ömer şöyle buyuruyor.. "Allahü Teâlâ, başkasına acımayana acımaz, affetmeyeni affetmez, özür kabul etmeyenin özrünü kabul etmez.."

Bu sözü duyunca şimdiye kadar yaşamadığımı fark ettim..

25 Ekim 2011 Salı

Anne Babaya İtaat..

Kim, dünyada perişan olmak istemiyorsa; ana-babasına itaat etsin.. Kim, iki yakasının bir araya gelmesini istemiyorsa; ana-babasına isyan etsin, gönlünü kırıp onları terk etsin.. Hazreti Muhammed (sav)

13 Ekim 2011 Perşembe

Suçtur Kadın Olmak !!

Suçtur kadın olmak !!

Çünkü herkesin sahip olmak istediği bir bedenin vardır.. Korumak zorunda olduğun bir namusun ve sevmeye yasaklı törelerin..

"Adam gibi adam" derler de, "kadın gibi kadın" demezler mesela.. Taş gibi derler.. Soğuk olmak zorundadır, hissetmemesi gerekir, iyi gözükmelidir ama öyle çok iddialı da olmaması gerekir.. Erkeğin yanında yerini bilmelidir..

Kadın olmak suçtur bu hayatta.. Seversin deli derler, sevmezsin kötü derler.. Elde ederler basit olursun, elde edemediklerinde konuşmalara meze olursun.. Susarsın bir şey bilmiyor derler, susmazsın dili uzun derler..

Erkek olmak doğuştan bir güçtür, kadın olmak eksikliktir, güçsüzlüktür.. Eksik etektir kadın.. Aklı ermez, gözü açılmamalı, sırtından sopa, karnından sıpa eksik olmamalıdır.. Kadın, şeytana açılan kapıdır çünkü.. O kapıyı, kadına açtırtmamalı..

Oysa erkektir kadını eksik hale getiren, namusunu alıp etek altına iten, inançlarını yok eden.. Erkektir bir melekten şeytan yaratmasını bilen..

Kadın olmak eteğini uzun tutmaktır, başkalarının günahlarının bedelini kendisinin ödemesidir.. Kadın yüzeyseldir görünürde ve karmaşıktır erkekten istediği şeylerde.. Oysa kadın derindir ve derine dalmasını bilen, vurgun yeme ihtimalini de göze alabilmelidir.. Cesurdur kadın, erkek gibi tartıp biçmez.. Seviyorsa bodoslama atlar, sevdiği için tüm engelleri aşar.. Oysa erkek korkaktır.. Ne kadının ilgisini kaybetmek ister, ne de ona bir gelecek vaat eder.. Yedekte tutar.. Daha iyisini bulamazsa, elinin altındaki ile idare eder..

Kadın karmaşık gibi gözükür ama istediği 3 şey vardır, sadece 3 şey : Sevgi, sadakat ve dürüstlük..

8 Ekim 2011 Cumartesi

Sessizce Kırılmak..

Kargo firmasında çalışan bir işçinin, üzerinde "kırılacak" yazan herşeyi kırması kadar yanlış anlamıştın hayatı.. Kırmaman gerekirken kırıyordun ve kırdıkların, basit bir kargo kolisi kadar sessizdi.. Kırsan da seslerini çıkarmıyorlardı..

29 Eylül 2011 Perşembe

Öpülesi Eller..

Bugün, okuldan 150 civarı öğrenci ve 12 kişilik bir öğretmen grubu ile Kayseri/Tomarza/Dadaloğlu'na pikniğe gittik.. Pikniğe giderken ve piknikten dönerken yol kenarında, tarlalarında çalışan yazmalı gelinleri, şalvarlı teyzeleri, kasketli amcaları gördüm.. Van'ın Çaldıran ilçesi gibi İran sınırında, doğunun da doğusunda çalışmış birisi olarak ne kadar da hasret kalmışım bu görüntülere.. Beynimde paslanmaya başlayan "emek" kavramını, "tarla" kavramını, "çalışkanlık" kavramını; kısaca "insanlık" kavramını pas tutmaktan kurtaran görüntülerdi bunlar.. Teşekkürler Emine Yenge, teşekkürler Hacce Teyze, teşekkürler Ahmet Amca.. Çalışmaktan çatlayan ellerinizi, senelerin ve çalışmanın verdiği yorgunluktan dolayı kırışan yüzlerinizi öpüyorum.. Keşke herkes sizin kadar çalışkan olsa, keşke herkes bedeninin gücünü hayırlı işlerde kullansa.. Çok çok teşekkür ederim..

27 Eylül 2011 Salı

Gece Sefası..

Elalem gecenin bi yarısı içki içmeye gider; biz de dürüm yemeye, poğaça yemeye gideriz.. Renkler ve zevkler tartışılmaz, farkındayım.. O yüzden tartışmaya gerek yok, bizim yaptığımız daha renkli ve zevkli..

21 Eylül 2011 Çarşamba

Tıbbın Açıklayamadığı Olay !!

Bulmacalarda sık sık karşımıza çıkar, "hayati sıvı" sorusu.. Biz de "kan" yazarız cevabına.. Gerçekten de; insan için olmazsa olmaz sıvıdır.. Ama yok be, neden olmazsa olmaz olacak ki.. Çevremde bir sürü kansız var ve hepsi de gayet sağlıklı yaşıyor !!

İn"SANmak"..

Dünyadaki canlıların; insan, hayvan ve bitki olarak 3 gruba ayrıldığını biliyorum ama bazı insan kılıklı canlıların neden kendi grubunun özelliklerini taşımayıp hayvanlaştıklarını anlamış değilim !!

17 Eylül 2011 Cumartesi

Tahtaları mı Akıllandırmalı, Yoksa Odunları mı ??

Bence Milli Eğitim Bakanlığı hata yapıyor.. Tüm okullara akıllı tahta dağıtmak yerine, bilgisayar öğretmeni olup da format atmayı dahi bilmeyen bir öğretmen gibi kendi mesleğinde yeterli bilgi birikimine sahip olmayan öğretmenleri akıllandırmak daha güzel bir icraat bence.. Akıllı tahtayı akıllandıracak olan öğretmendir zaten.. Önce akıllı öğretmen, sonra akıllı tahta !!

Not : Başlıkta geçen "odun" kelimesi; sadece kendilerini alanlarında yetiştirmemiş ve yetiştirmek için çaba göstermeyen öğretmenler için kullanılmıştır..

13 Eylül 2011 Salı

Hataları Gizlemede Gece Gibi Olmak..

İnsanların hataları kıyafete bulaşan leke gibidir.. O insanı karşımıza alıp lekelerini sürekli görmek yerine, o insana sarılmalı ve lekesini gizlemeliyiz.. Sarılınca arada oluşan sıcaklık ve elbiselerin birbirine değmesi lekeyi yok edecektir.. Yeter ki; cesaretimiz olsun, yeter ki güzel isimlerinden birisi de "Afûv" olan Allah'ın dosoğru kulları olalım..

O'nu Yaşamak..

Üç günlük dünyada kimseyi kırmaya gerek yok.. Kimseyi hatalarından dolayı ezmeye, hor görmeye de hakkı yok kimsenin.. Müminûn suresinin 14. ayetinde kendisini "Yaratanların En Güzeli" şeklinde tanımlayan Allah (c.c.) karşısında, Allah'ın yarattığı ölüm karşısında ne kadar da aciziz.. Büyüklenmeye gerek yok.. Allah, içimizdeki Allah korkusunu daim etsin..

10 Eylül 2011 Cumartesi

Öğretmenlere de Kampanya Lazım.. :)

Yahu arkadaş milli eğitim demek sadece öğrenci mi demek Allah aşkına.. "Haydi Kızlar Okula" kampanyası kim için yapıldı, öğrenciler için yapıldı.. Çıkıp da bir milli eğitim çalışanı da öğretmenler için birşeyler yapsa, mesela "haydi öğretmen eve" kampanyası düzenlese süper olacak.. :)

3 Eylül 2011 Cumartesi

Saçmalamakta Sınır Tanımamak..

Bazen bazı şeyler "molotof kokteyli içiyorum.." cümlesi kadar saçmadır..

31 Ağustos 2011 Çarşamba

Gerçek Dost..

En iyi dostum, arkadaşım ne sensin; ne de bir başkası.. En iyi dostum aynadır benim.. Çünkü benim her ağlayışımda ağlayan ve her gülüşümde gülen sadece odur.. Olması gerektiği gibi yani !!

28 Ağustos 2011 Pazar

Arkada da Gözüm Var !!

Kimsenin şüphesi olmasın, arkamdan dönen bütün dolapların gıcırtısını duyuyorum !!

22 Ağustos 2011 Pazartesi

Ne Olursan Ol, Yine Gel..

Peygamber Efendimiz, tevbe etme konusunda şöyle buyuruyor.. "Günahtan tam dönen ve tövbe eden, o günahı hiç işlememiş gibidir.."

17 Ağustos 2011 Çarşamba

Analar Ne Evlatlar Doğuruyor !!

Evladını pusu kursun, kendi devletine kurşun sıksın diye yetiştiriyorsan, doğurma artık yeni evlatlar !! Çünkü hepsi birer birer mezara gidecek, sen de kahrından öleceksin !!

13 Ağustos 2011 Cumartesi

Aşık Olmak İstiyorum..

Bir zamanlar en büyük aşkım Google'a "joomla" yazmamla başlamıştı.. O aşkımda zirveye yaklaştım.. Google'a bugün de "php" yazdım.. Umarım yine büyük bir aşk başlar.. :)

9 Ağustos 2011 Salı

Kadınla Alışveriş..

Bir kadın bunalımı : Bunalım, bunaalım, bunu alıım, bunu alayım, bunu da alayım, bunu al bunu, al bunu da, bunu da bunu da.. :))))

16 Haziran 2011 Perşembe

Tek Bir Günah..

Tek bir günah vardır aslında, o da hırsızlıktır.. Diğer tüm günahlar, hırsızlığın farklı versiyonlarıdır.. Örneğin; yalan söylersiniz, başkasının doğruyu bilme hakkını çalarsınız.. Birine tecavüz edersiniz, namusunu çalarsınız.. Birinin kalbini kırarsınız, mutluluğunu çalarsınız.. Çala çala bitiremezsiniz.. Ama öyle birgün gelirki, kapınızı bir melek çalar.. İşte o zaman başlar gerçek hayat !! Hayırlı çalmalar !!

14 Haziran 2011 Salı

Gözü Açık Olmak..

Biz bazıları gibi "gözü açık" olamadık, o yüzdendir fotolarda gözümüzün hep kapalı çıkması.. "Gözümüz kapalı çıktı, çirkin çıkmışım" demek kötü bir durum değildi bizim için.. Gözümüz kapalıydı ama çirkin de olsa bir yüzümüz vardı !! Yüzsüz olup, gözümüz açık çıkacağına; insan oluruz, gözümüz kapalı çıkar !!

13 Haziran 2011 Pazartesi

KANmak-KANAmak

"KAN"ıyorum.. Ne deseniz "KANI"yorum, ne deseniz "KAN"ıyorum..

1 Mayıs 2011 Pazar

Düşenin Dostu !!

"Düşenin dostu olmaz" diye bir laf vardır.. İnanmayın.. Düşenin de dostu olur.. Sadece; dostluk, düşen şeyin ne olduğu ile bağlantılıdır, hepsi bu.. Siz düşersiniz, kimse yüzünüze bakmaz.. Dolar düşer herkes onun peşinden koşar.. Dediğim gibi düşenin de dostu olur !!

22 Nisan 2011 Cuma

Akreplere Rağmen..

 Hintli bir adam suda bata çıka ilerlemeye çalışan bir akrep görür.. Onu kurtarmaya karar verir ve parmağını uzatır.. Ama akrep onu sokar.. Hintli, akrebi tekrar kurtarmaya çalışır ama akrep onu tekrar sokar.. Yakınlardaki başka birisi ona, onu sürekli sokmaya çalışan akrebi kurtarmaya çalışmaktan vazgeçmesini söyler..

Ama Hintli adam şöyle der:

"Sokmak akrebin doğasında vardır.. Benim doğamda ise sevmek var.. Neden sokmak akrebin doğasında var diye kendi doğamda olan sevmekten vazgeçeyim ??"

Sevmekten vazgeçmeyin, iyiliğinizden vazgeçmeyin; etrafınızdaki akrepler sizi soksalar da..

6 Nisan 2011 Çarşamba

Çevremizdekiler..

Bazen duvar saatinin akrebi gibidir insan.. Bazıları; bir dost gibi o akrebin arkasında gözüken ama sonrasında üzerine basıp geçen yelkovan, bazıları ise akrebin bazı zamanlarda yanlarına uğradığı ve hal hatır sorduğu dakika belirteçleri..

Siz akrep; bazıları yelkovan, bazıları ise dakika belirteçleri.. Hayırlı saatler..

10 Mart 2011 Perşembe

Teşekkürler..

Hayatıma bir yıldız gibi giren, en karanlık anlarımda dahi parlayan arkadaşlarıma, gerçek dostlarıma ve hayatıma bir mum gibi girip, belirli bir süre sonra, özellikle de en karanlık anlarımda sönüp giden ve bu sönme zamanını kendileri belirleyen arkadaşlarıma en içten teşekkürlerimi sunuyorum.. Yıldız ile mum arasındaki farkları sizler sayesinde öğrendim.. En içten saygılar..

8 Mart 2011 Salı

İşimize mi Gelmiyor Dilimizi Döndürmek ??

Küçüktük.. Dilimiz bazı harflere dönmezdi.. "R" harflerini söyleyemeyip "Y" derdi bazılarımız.. "Kardeş kardeş" diyemez, "Kaydeş kaydeş" derdik.. "R" harfinin yerine sadece "Y" harfini söylerdik.. Hiç kimse duymadım ki "R" yerine "L" desin.. "Kardeş kardeş" ikilemesi, dili dönenler için yine "Kardeş kardeş" idi.. Dili dönmeyenler için hiçbir zaman "Kalleş Kalleş" olmadı bu kelimeler.. "Kalleş" ve "kalleşlik" kavramlarını bilmezdik zaten.. Bizim için "kardeş" ve "kardeşlik" kelimeleri vardı sadece.. Bembeyaz, tertemiz iki kelime..

Biraz büyüyünce, dilimiz "R" harflerine yine dönmüyor olacak ki bu sefer "kardeşliği" bırakıp "kalleşliği" konuşur ve yaşar olduk.. Tertemiz bir kelimeyi, kapkara bir kelimeyle değişir olduk.. “Kardeşçe” değil, "kalleşçe" davrandık sevdiklerimize.. Acımadık hiç, düşünmedik kendimizden başkasını..

"Kardeş kardeş" geçinmek varken, arkamıza dönüp baktığımızda "kardeşlik" değil, "kalleşlik" gördük..

Küçükken "R" harflerini söyleyebilen ve şu anda da bu harfe dili dönen birisi olarak; yani kısacası "kalleş kalleş" değil de "kardeş kardeş" davranmaya çalışan birisi olarak sizin de dilinizin "R" harfine döndüğünü umuyorum.. Yanılmıyorum değil mi ??

5 Mart 2011 Cumartesi

At Bir Adım..

Hayat devam ediyor.. Gülmeye çalış.. Hiçbir şeye sahip değilsen bile bir rabbinin olduğunu unutma.. En kötü durumda olsan dahi nefes alıp verdiğine şükret.. Şükrün yanına sabır koy.. Sabırla şükret ve gülücükler saç çevrene.. Çevrendekileri güldürmek olsun bazen amacın.. Onlarla sen de gül.. Hayat gülmek ve güldürmek için var.. Herşeyi koy bir kenara, hayatın tadını çıkar..

Kalbini kırdıkların varsa özür dile onlardan.. Fani dünyada ne kadar aciz olduğunu düşün ve gururunu at bir kenara.. % 100 haklı olduğunu düşünüyorsan ve karşındakinden bir adım gelmiyorsa sen at adımı.. Barışmak, aradaki kırgınlıkları, huzursuzlukları gidermek için bir bayram sabahını bekleme.. Haklılığını çek sinene.. Ona değer verdiğini hissettir.. Hissettirki ne kadar büyük birisi olduğunun farkına var.. Korkma adım atmaktan.. Korkma güldürmekten.. At bir adım.. O kadar zor değil..

24 Şubat 2011 Perşembe

Hayattaki Geometri..

Hayat bize neden şekil yapıyor, biliyor musunuz ?? Çünkü, hayat şekillerden ibaret.. Bazıları menfaatleri için "yamuk" olur, bazıları "dikdörtgen" gibi mutluluktan 4 köşe.. Bazıları "kare" kadar dengeli ve her yanı eşit, bazıları ise "daire" gibi tutarsız ve her yöne dönmeye müsait.. Eee, bırakın da şekil yapsın hayat demi ?

23 Şubat 2011 Çarşamba

Işıl Işıl ve Bembeyaz Kara Kutular..

Hepimiz olmuşuz birer pilot.. Rotamız hayat yolu.. Kimilerinin gözü yüksekte, kimileri mütevazı şekilde uygun yükseklikten uçuyor.. Bazıları da varki, olabildiğince alçak.. !! Hepimizde birer kara kutu.. Herşey kayıt altında.. Ve o kutular açılacak bir gün.. Oynanan kutu kutu penseler de, içilen kutu kutu biralar da o küçüçük kara kutudan çıkacak..

Bazılarının kutusunun sadece dışı değil, içi de kara, hatta kapkara.. Bazılarının kutusu elmas gibi parlak ve ışıl ışıl.. Rabbim herkese ışıl ışıl ve bembeyaz kara kutular nasip etsin..

20 Şubat 2011 Pazar

En Vefakar Dostumuz..

En vefakar dostu vardır herkesin.. Nereye gidersek bizimle gelen, sesini çıkarmayan.. Bazen önümüzden giden, bir önder gibi yol gösteren bize.. Bazen yanımızda veya arkamızda olup, güven veren bize.. En vefakar dostumuzdur ama onun bile çevremizde olmasının şartları vardır.. Güneş olmadan çevremizde değildir gölgemiz.. Vefakar olmayan dostlarımızı varın siz düşünün.. !!

19 Şubat 2011 Cumartesi

En Büyük Asker Bizim Asker..

"Asker" kavramıyla küçük yaşlarda tanıştım.. Tanışma faslından kısa bir süre sonra bu kavramın kutsallığını daha iyi kavramış olacağım ki; duygulanmama neden olmuştu askerlik.. Vatani görevini en zor şartlarda yapan askerlerimiz için düzenlenen bir moral gecesinde bir şarkıcının "Ah Memedim" şarkısını en içten duygularıyla seslendirmesi kulağıma giren seslerin, gözümden göz yaşı olarak çıkmasına neden olmuştu.. Sanırım bu yaşlardı; vatana, millete, bayrağa olan aşkımın başlaması.. Küçücük yaşta aşık olmuştum..

Küçükken dinlediğim "Ah Memedim" şarkısının bana yaşattığı duygunun bir benzerini yaşadım yine.. Televizyonda izlemişinizdir, İstanbul/Şile'de kaybolan Berat isimli çocuğu.. Kaybolduktan 30 saat sonra bulunan çocuğun ailesine teslim edilmesindeki anlar..Çocuğun ailesinin oturduğu köye askerlerimizin görkemli girişi.. Özellikle annenin gözlerinde oluşan mutluluk, halkın "En büyük asker bizim asker" tempolu alkışları.. İşte gözümde bir ıslaklık, içimde "En büyük asker bizim asker" nidaları..

Düşünüyorum da; her şeye ve herkese rağmen hala "En büyük asker bizim asker.."

Not : 22 Kasım 2010 tarihinde kağıda karaladığım bu yazıyı blog sayfama bugün geçirebildim..

4 Ocak 2011 Salı

1 Hikaye, 2 Kelime..

2011 yılının ilk yazısından kucak dolu saygılar, sevgiler, merhabalar..

Başlık; size “2 Dil, 1 Bavul” filmini çağrıştırmış olabilir.. Özellikle köy okullarında görev yapan arkadaşlarım tarafından “yetersiz ve saçma” eleştirileri yapılan film ile bu yazım sadece başlık bakımından benzerlik gösterir umarım.. Yazının da “yetersiz ve saçma” bulunmaması ümidiyle yazıma başlıyorum..

Hikayemiz şu şekilde : Adamın biri iskelede denizi seyrederken dengesini kaybeder ve denize düşer.. Yüzmeyi bilmediği için de “imdaaat, imdaaat !!” diye bağırarak çevreden yardım istemeye çalışır.. Yoldan geçen bir adam, denizdeki adamın feryad-ı figanını duyar ve hemen yardıma koşar.. Oracıkta bulduğu bir sopayı, boğulmak üzere olan adama uzatır ve “haydi, VER elini..” der.. Boğulmak üzere, canını kaybetmek üzere olan adam elini bir türlü VERMEZ.. Yardım eden adam, defalarca “elini VER” diye uğraşmasına rağmen çabaları sonuçsuz kalır.. Adam aslında kurtulmak istemektedir ama elini VERMEZ bir türlü.. Yoldan geçen başka bir adam, daha doğrusu bir insan sarrafı çözer işi.. Kurtarmaya çalışan ve bir türlü bunu beceremeyen adamın kulağına eğilerek şu cümleleri fısıldar.. “Kardeş, yanlış yapıyorsun.. Böyle dersen olmaz.. ‘Elini VER’ demeyeceksin, ‘sopayı AL’ diyeceksin..” der.. Adam yeni gelen insan sarrafının sözünü dinleyerek, bu sefer “haydi, sopayı AL..” der.. Denizde ölmek üzere olan adam sopayı ALIR ve kurtulur..

Evet, hikayemiz bu şekilde.. Başlıkta bahsi geçen kelimeler de belli oldu zaten; almak ve vermek.. Bu kelimeler küçüklüğümde o kadar masumdu ki benim için.. Maça başlamadan kim önce adam alacak diye; “aldım, verdim, ben seni yendim..” kelimelerini kullanırdık.. Tertemizdi kelimeler.. İçinde zerre kadar bencillik, çıkarcılık yoktu.. Şimdi bakıyorum da herkes alma taraftarı olmuş.. Hiç kimsenin kendinden bir şey verdiği yok ne yazık ki..

Bir yerde çay içerken, “şekeri verir misin ?” demeye korkar oldum.. “Şekeri alabilir miyim ??” diyorum.. Sürekli almaya alışanlar vermenin tadını nerden bilsin.. Ben her zaman şunu söylemişimdir, ömrüm ve gücüm yettikçe de söylemeye devam edeceğim.. “İnsanlara verdikleriniz sizi eksiltmez, tam tersine çoğaltır, yüceltir.. Verdiklerimiz, evimize gelen misafirin 10 rızıkla gelip, 1’ini yemesi ve 9’unun bize kalması gibidir..”

Ne güzel verenlere ve vermeye çalışan yüce insanlara.. Önünüzde saygıyla eğiliyorum sizin..

Durmak yok, vermeye devam..