2011 yılının ilk yazısından kucak dolu saygılar, sevgiler, merhabalar..
Başlık; size “2 Dil, 1 Bavul” filmini çağrıştırmış olabilir.. Özellikle köy okullarında görev yapan arkadaşlarım tarafından “yetersiz ve saçma” eleştirileri yapılan film ile bu yazım sadece başlık bakımından benzerlik gösterir umarım.. Yazının da “yetersiz ve saçma” bulunmaması ümidiyle yazıma başlıyorum..
Hikayemiz şu şekilde : Adamın biri iskelede denizi seyrederken dengesini kaybeder ve denize düşer.. Yüzmeyi bilmediği için de “imdaaat, imdaaat !!” diye bağırarak çevreden yardım istemeye çalışır.. Yoldan geçen bir adam, denizdeki adamın feryad-ı figanını duyar ve hemen yardıma koşar.. Oracıkta bulduğu bir sopayı, boğulmak üzere olan adama uzatır ve “haydi, VER elini..” der.. Boğulmak üzere, canını kaybetmek üzere olan adam elini bir türlü VERMEZ.. Yardım eden adam, defalarca “elini VER” diye uğraşmasına rağmen çabaları sonuçsuz kalır.. Adam aslında kurtulmak istemektedir ama elini VERMEZ bir türlü.. Yoldan geçen başka bir adam, daha doğrusu bir insan sarrafı çözer işi.. Kurtarmaya çalışan ve bir türlü bunu beceremeyen adamın kulağına eğilerek şu cümleleri fısıldar.. “Kardeş, yanlış yapıyorsun.. Böyle dersen olmaz.. ‘Elini VER’ demeyeceksin, ‘sopayı AL’ diyeceksin..” der.. Adam yeni gelen insan sarrafının sözünü dinleyerek, bu sefer “haydi, sopayı AL..” der.. Denizde ölmek üzere olan adam sopayı ALIR ve kurtulur..
Evet, hikayemiz bu şekilde.. Başlıkta bahsi geçen kelimeler de belli oldu zaten; almak ve vermek.. Bu kelimeler küçüklüğümde o kadar masumdu ki benim için.. Maça başlamadan kim önce adam alacak diye; “aldım, verdim, ben seni yendim..” kelimelerini kullanırdık.. Tertemizdi kelimeler.. İçinde zerre kadar bencillik, çıkarcılık yoktu.. Şimdi bakıyorum da herkes alma taraftarı olmuş.. Hiç kimsenin kendinden bir şey verdiği yok ne yazık ki..
Bir yerde çay içerken, “şekeri verir misin ?” demeye korkar oldum.. “Şekeri alabilir miyim ??” diyorum.. Sürekli almaya alışanlar vermenin tadını nerden bilsin.. Ben her zaman şunu söylemişimdir, ömrüm ve gücüm yettikçe de söylemeye devam edeceğim.. “İnsanlara verdikleriniz sizi eksiltmez, tam tersine çoğaltır, yüceltir.. Verdiklerimiz, evimize gelen misafirin 10 rızıkla gelip, 1’ini yemesi ve 9’unun bize kalması gibidir..”
Ne güzel verenlere ve vermeye çalışan yüce insanlara.. Önünüzde saygıyla eğiliyorum sizin..
Durmak yok, vermeye devam..